Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,4372 | 34,4992 | |
EURO | 36,3826 | 36,4482 |
VEHBİ KOÇ’U ANARKEN…(I)
(1901- 25.2.1996)
İbrahim BİRELMA
Kendi sözleriyle Vehbi Koç’un yaşam öyküsünden özet bilgiler:
-1901 yılında, Keçiören’in altında Çoraklık denilen semtteki yazlık evimizde doğmuşum. Doğum tarihimi bulamadım, anneme sordum, “Üzüme alaca düştüğü zaman doğdun” dedi.
-Babam Koçzade Hacı Mustafa Efendi, 1928 yılında 54 yaşında, annem Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’nin kızı Fatma Koç’u 28 Ekim 1963’te kaybettik.
-Üç kardeştik, ailenin tek erkek çocuğu bendim. Kız kardeşim Zehra, Ankara eşrafından Halim Kütükçü Bey’le evlenmişti; çok genç yaşta dul kaldı. En küçük kardeşim Hüsniye’yi 1972 yılının ilk günü kaybettik. Ankaralı tüccarlardan, kayınbiraderim Emin Aktar Bey’le evliydi.
-Babam bütçesine çok dikkat eder, şatafatlı şeyleri hiç sevmezdi. Ben sünnet olduğum zaman hiçbir tören yapılmadı. Bana sünnet hediyesi olarak babam bir eşek almıştı.
-Ankara halkının çoğu Müslüman Türklerdi. Hıristiyanlar askere alınmazlar, bedel öderlerdi. Türk’ün ise tükenmek bilmeyen bir görevi vardı: Kura, ihtiyat, redif denilen ve sonu gelmeyen askerlik hizmeti ile bu hizmet sırasında açlıktan, sefaletten ve düşmanla çarpışırken ölmek…
-Beni Hacıbayram Camii’nin yanında “ Topal Hoca’nın Mektebi” denilen mahalle mektebine gönderdiler. Sonra Taş Mektep adındaki İdadi( Lise)’ye verdiler.
-Yazın okulum tatil olduğu zaman Çoraklık’ taki bağda arkadaşlarımla oynardık. Yoldan geçen, şehirden bağa gelen Hıristiyanların hayvanlarının çok bakımlı olması, çeşitli güzel arabalarla yazlıklarına gitmeleri beni imrendirirdi, bunlar gibi olmak isterdim.Bunun çaresini de çabucak iş hayatına atılıp iş yapmakta gördüm. Okumamayı kararlaştırdım, kararımı evde annem ile babama söyledim, “Katiyen olmaz” dediler. Okulu bırakma kararımı annemin babası, dedem Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’ye anlattım, hiç sesini çıkarmadı, her gördükçe ona bu isteğimi tekrarlar, diretirdim. Sonunda, büyükbabam aşağıdaki dilekçeyi yazdı ve bana imzalattırdı: “ Diyki maişet( geçim darlığı) dolayısıyla mektebimi terk etmek mecburiyetinde kaldım, lazım gelen tasdiknamenin verilmesini rica ederim.” İmzayı attık, dilekçeyi okula verdim ve tasdiknamemi aldım, 15 yaşındaydım.
-Biz babamla evimizin altında, 120 lira sermayeyle 1917’de “ Koçzade Hacı Mustafa Rahmi” adıyla bakkal dükkanı açtık.
-İstanbul’a ilk defa 15 yaşındayken, 1916 yılında gittim. 500 liralık mal aldım.
-Ankara’daki işlerimiz zamanla bakkaliyeden hırdavata, hırdavattan köseleciliğe, köselecilikten yapı malzemesine çevrildi.
-Askerlik yaşına geldiğim zaman, lise mezunu olmadığım ve er olacağım için beni askere almadılar. O yıllarda, askerlik çağına gelenlerden önce subay olacakları askere alıyorlardı.
-1920 yazında Büyük Millet Meclisi matbaasında düzeltmen yardımcısı olarak göreve başladım. O yıllarda Meclis’teki , matbaa’daki memuriyet de askerlik görevine sayılıyordu.
-1921 yılında , bir gün annem, “Seni evlendireceğiz” dedi. Kiminle? diye sordum. “Teyzenin kızıyla” dedi. Hiç karşı gelmedim.
-1926 yılında evlendim. Eşim Sadberk hanımın başarılarıma büyük etkisi olmuştur. Sabah erkenden işe başlayan ve akşam asık bir yüzle eve gelen erkeği hanımının karşılaması , “ Rahatsız mısın, yorgun musun?” diye gönlünü alması, eğlence ve zevklerinden mahrum kalarak, erkeğinin gidişine uymasının büyük önemi vardır. Çocuklar anne babayı daima bir fotoğraf makinesi hassaslığıyla örnek alırlar. Bu bakımdan anne babaların çocukları yetişinceye kadar büyük fedakarlıklar göstermesi gerekir.
-Babam Hacı Mustafa Rahmi Efendi, 1917’de kurduğumuz Koçzade Mustafa Rahmi firmasını 1926 yılında bana devretti. Böylece Koçzade Ahmet Vehbi Firması kurulmuş oldu.
-İstanbul şubemizi ,1937 yılında “Vehbi Koç ve Ortakları Kolektif Şirketi” adıyla kurduk. Sermayemiz 100 bin liraydı. Yüzde 15 hissesi İsrail Efendi’nin, yüzde 15 hissesi Emin Bey’in ve yüzde 70 hissesi de benimdi.(Vehbi Koç Anlatıyor, Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı, Temmuz 2018)
Vefatının (25.2.1996) 23. Yıldönümünde Vehbi Koç’u rahmetle anarken, O’nun bazı görüş ve düşüncelerini anımsatmak istiyoruz:
-Adamın birine sormuşlar: “Başarının sırrı nedir? Cevap olarak, “ Başkalarının geçirdiği tecrübelerden yararlanmaktır “demiş.
-Türkiye ekonomisi daima inişli çıkışlı olduğu, bir de iyi müteahhit ile kötü müteahhit arasında fark gözetilmediği , bütün işler 2490 Sayılı Artırma,Eksiltme ve İhale Kanunu gereğince ,kim daha düşük fiyat verirse ona ihale edildiği için, iyi müteahhitlerin hiç biri yaşamadı, devlet de bundan büyük zarar gördü. Bu durumu görünce ben de inşaat işlerinin hepsini tasfiye ettim, başka işlere geçtim.
-29 Ekim 1919 günü Müftü Börekçizade Rıfat Efendi’nin başkanlığında Ankara’da kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne babam da girmişti. Büyüklerimin isteği ile ben de 19 yaşımda bu cemiyete girdim.Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti sonradan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) oldu. Ben de bu yoldan CHP’li oldum.
-Bence insan kendi aklını kullanmadan önce güvendiği kimselerden fikir almalı, bu fikirler üzerinde oturup düşünmeli, sonra kararını vermelidir. Hayatım boyunca birçok işte söz sahibi olmakla birlikte her zaman başkalarına danıştım; bazen düşüncelerimin çok hatalı olduğunu gördüm, yerinde düşünceleri kabul ettim, bundan çok yararlandım.
-Çeşitli baskılar sonunda , 10 Mart 1960 günü , 40 yılı geçen üyelikten sonra CHP’den ayrılmış ve politika hayatıyla bağımı tümüyle kesmiş oldum. Bugün geriye dönüp baktığım zaman şu sonuca varıyorum: “ CHP yüksek kademe yöneticileri yalnız kendi görüşlerinin doğru olduğu düşüncesi ile hareket ettikleri ve başka tavsiyelere hiç önem vermedikleri için 1950 yılının 14 Mayıs seçiminde iktidarı kaybettiler.”
-Her birimiz, bir anayasa gibi, kafamıza şu prensibi, iyice koymalıyız. “ Demokrasi varsa, hür teşebbüs de vardır. Bu memleket varsa biz bir varlığız yoksa sıfırız.”
-Bugün, ülkemizin kalkınmasını devam ettirebilmesi için üç temel konu öncelik kazanmıştır: Bunlar eğitim, nüfus planlaması ve tasarruftur.
-İtibar çok güç kazanılır, çok çabuk kaybedilir. Kuvvetli iseniz herkes dostunuzdur. Zayıf duruma düşerseniz yanınızda kimseyi bulamazsınız.
-Her işin başarıya ulaşmasında en değerli unsur insandır. Yetişmiş insan gücü, bir ülkenin, bir işyerinin istikbal için en büyük teminatıdır. İnsan yetiştirmek ve yetişmiş insanları değerlendirmek hepimizin görevi olmalıdır.
-Bu hikayeyi pek çok yerde anlatmışımdır: Baba oğluna nasihat eder, “Önüne bir beyaz kağıt çek ve baş tarafına şöyle kalemi bastırarak 1 (bir) rakamını yaz” der. Konuşmasını sürdürür: “ İlkokulu bitirdin, 1(bir)’in yanına bir sıfır koy. Ortaokul için, lise için, üniversite için birer sıfır koy. Askerliğini yaptın, bir sıfır daha. Artık çalışmaya başladın, eriştiğin her başarı için birer sıfır ekle. Böylece elde ettiğin sayı senin değerini gösterir. Fakat unutma ki, baştaki 1(bir) olmasa senin elindeki o sayı hiçbir mana ifade etmez. İşte o 1 var ya, o senin sağlığındır oğlum. Sağlık olmadı mı, insan hayatta hiçbir yere varamaz.”
-Ben bu küçük halk hikayesiyle anlatılmak istenen gerçeğin, kişiler için olduğu kadar toplumlar için de geçerli olduğuna inanırım. Sağlam bir bünye her şeyin anasıdır. Kişi de , toplum da sağlıklı olmalıdır.
- Cüzdanımın içinde her zaman iki özel liste taşırım. İnce kartondan yapılmış fiş şeklindeki bu listeler hem Türkçe hem İngilizce yazılmıştır. Birinde şimdiye kadar geçirdiğim rahatsızlıklar tarih sırasıyla yazılıdır, diğerinde kullandığım ilaçların adı ve dozu vardır. Herhangi bir yerde , herhangi bir tehlikeli durumla karşılaşırsam sıhhi müdahalede bulunacaklara yardım olur düşüncesiyle bu listeleri hep yanımda bulundururum. Nitekim böyle bir durum 1985 sonbaharında Cenevre’de başıma geldi. Yorgun olarak yemeğe oturmam, uçaktaki viski , belki biraz da yemekte ölçüyü kaçırmam, tansiyonumun düşmesine sebep olmuş.Bayılmışım. Ambulans çağırmışlar. Gelen doktor beni oracıkta muayene etmiş, cebimdeki fişlerden geçmişteki sağlık durumuma bir göz atmış, “Hastane tedavisine ihtiyacı yok, otelinde dinlensin, geçer” demiş! Böylelikle hastane masrafından kurtulmuşuz! ( Vehbi Koç Anlatıyor, Yapı Kredi Yayınları , 1.Baskı, Temmuz 2018)